Skip to main content

Hayatımız boyunca kayıplar, ayrılıklar, doğal afetler ya da toplumu derinden sarsan olaylar gibi pek çok deneyim yaşarız. Bu olayların yıl dönümü ise, hiç beklemediğimiz anlarda tetikleyici olabilir. Geçmişte yaşadığımız bu önemli olaylar, yıl dönümü yaklaştığında, iç dünyamızda sessizce yankı bulur ve fark etmediğimiz duygusal tepkilere neden olabilir.

Bir sevdiğimizi kaybettiğimiz ölüm yıl dönümleri, hayatımızda bir dönemin kapanışını simgeleyen olaylar (evlilik, emeklilik, mezuniyet, taşınma vb.), romantik ilişkilerin sona ermesi, doğum günleri ya da travmatik olayların yıl dönümü gibi pek çok farklı olay bu tetikleyici deneyimlerin örnekleri olabilir. Bu tür olaylar, hayatımızda önemli bir dönüm noktası olduğundan, yıl dönümleri geldiğinde bilinçdışımıza itilmiş duygular yüzeye çıkabilir. Gündelik hayatımızda önemsiz gibi görünen ya da etkisinin geçip gittiğini düşündüğümüz bu duygular, farkında olmadan ruh halimizi etkileyebilir.

Yıl dönümü yaklaştıkça, o olayı doğrudan hatırlamasak bile, içimizde bir sıkıntı, kaygı, hüzün ya da huzursuzluk hissetmeye başlayabiliriz. Hatta bazen bu duygusal dalgalanmaların sebebini tam olarak anlamlandıramayabiliriz. Duygusal belirtilerin yanı sıra, bu dönemlerde fiziksel belirtiler de sıkça görülür. Özellikle bedenimizde ağrılar, uyku ve yeme düzeninde değişiklikler, sindirim problemleri gibi fizyolojik tepkiler bu süreçte ortaya çıkabilir.

Kişi, olaylar aktif olarak hayatında yer edinmese bile, bilinçdışında yer etmiş olan bu deneyimler, yıl dönümleriyle birlikte fiziksel ya da duygusal tepkiler olarak yüzeye çıkabilir. Bu durum, beynimizin travmatik ya da yoğun duygusal olaylara nasıl tepki verdiğiyle ilişkilidir. Belleğimiz ve bedenimiz, farkında olmadığımız anılara farklı şekillerde yanıt verebilir.

Ancak, bu süreçte hissettiğimiz duygusal ve fiziksel tepkiler bir “geriye gidişin” işareti değildir. Aksine, yaşadığımız olayların yıl dönümünde bu tür tepkiler vermek, sürecin doğal bir parçasıdır. Bu tepkiler, travmayı yeniden yaşamak değil, o olayla başa çıkma sürecinin bir aşaması olarak değerlendirilmelidir. Önemli olan, bu duyguların farkında olmak ve gerektiğinde destek alarak bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmektir.

Tarihlerin Bedensel Hafızası

Travmatik yaşantıları, bireyin fiziksel ve duygusal bütünlüğünü derinden sarsan olaylar olarak tanımlayabiliriz. Bu tür olaylar beynimizin belirli bölgelerinde kalıcı izler bırakır ve vücudumuzda stres hormonları (adrenalin, kortizol) salgılanır. Yaşanan travmanın derin etkisi, sadece zihinsel düzeyde kalmaz; aynı zamanda bedenimize de işlenir. Bu nedenle, olayların yaşandığı tarihler yaklaştığında, beyin bir “geri çağırma” mekanizması aracılığıyla bu travmatik yaşantıları tekrar aktive edebilir.

Bizi derinden etkileyen olayların yaşandığı dönemlerde deneyimlediğimiz koku, ses, görsel gibi duyusal uyaranlar da güçlü birer tetikleyici olabilir. Örneğin, bir kazanın olduğu gün hava yağmurluysa, yıl dönümünde benzer bir yağmur sesi bile bilinçdışı bir şekilde o anı geri getirebilir. Aynı şekilde, bir ses ya da koku, bedende ve zihin dünyasında olayın bir yankısı gibi travmanın izlerini yeniden canlandırabilir.

Belleğimiz, olayları sıklıkla zamansal bir bağlamda hatırlama eğilimindedir. Bu yüzden yıl dönümü, travmanın yeniden canlanmasına neden olabilir. Bu bedensel ve zihinsel hatırlama mekanizması, vücudumuzda travmatik anların izlerini taşır ve olayın tarihine yaklaşırken yaşadığımız rahatsızlıkların nedenini açıklar. Yani, yıl dönümleri sadece zihinsel değil, bedensel bir hafızanın da tetiklenmesine yol açar. Bu süreç, travmatik olayın işlenmemiş, çözülmemiş kısımlarının tekrar yüzeye çıkmasına neden olabilir.

Sonuç olarak, tarihlerin bedensel hafızası, travmaların zamansal bağlantılarını ve vücudun bu bağlantılar karşısındaki tepkilerini anlamamıza yardımcı olur.

Yıl Dönümü Etkisi ve Psikolojik Dayanıklılık

Yıl dönümü etkisinden bahsederken genellikle zorlayıcı ve travmatik olayların tetiklediği olumsuz duygulara odaklanırız. Ancak, hayatımızda gelişen pozitif olaylar da yıl dönümleri aracılığıyla önemli duygusal izler bırakır ve iyilik hali üzerinde olumlu bir etki yaratır. Mezuniyet, düğün, doğum, iş başarıları gibi anlar, hayatımızın dönüm noktalarıdır ve bu tür olayların yıl dönümleri geldiğinde, olumlu duygular tekrar yüzeye çıkabilir.

Bu tür pozitif olayların yaşandığı zamanlardaki coşku, mutluluk ve gurur duyguları, kişinin psikolojik dayanıklılığını artırır. 

Zorlayıcı Duygular Geldiğinde…

  • Yaşadığınız duyguların kaynağını anlamak ve onları hissetmeye izin vermek, sürecin doğal bir parçasıdır. Bu, duyguların geçici olduğunu hatırlamanıza ve onları daha kolay kabul etmenize yardımcı olabilir.
  • Bu dönemde sevdiklerinizle temasta kalmak, duygularınızı paylaşmak, yalnız olmadığınızı hissettirebilir. Sosyal desteğin gücü, zorlayıcı duyguların hafiflemesine katkı sağlar.
  • Rutinlerinizi sürdürmek, güvende hissetmenize yardımcı olabilir. Ancak zorlandığınız anlarda kendinize mola verme izni vermek de önemlidir. Bu, dengeyi korumanıza yardımcı olur ve sürecin sizi bunaltmasını engeller.
  • Uyku düzenine dikkat etmek, sağlıklı beslenmek ve bedeninizi hareket ettirmek, duygusal dayanıklılığınızı artırabilir. Fiziksel sağlığınızı ihmal etmemek, ruhsal dengeyi bulmanıza destek olacaktır.
  • Kendi başınıza baş etmek zorlaştığında, bir uzmandan destek almak çok önemlidir. Zorlayıcı duyguları anlamlandırmak ve sağlıklı bir şekilde işlemleyerek başa çıkılması için psikoterapi süreci kritik ve önemli bir rol oynar. 

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.